dineshweb: Retweet for blogger

Kapadı Gözlerini Kör




Kapadı gözlerini kör…

Daldı alabildiğince derine, sığ sahillerden kurtulup uzaklaştı güvenden, alabildiğine özgürdü. İstediği yöne gidebilirdi elleri, istediği yöne sürebilirdi düşlerini oysa boğuluyordu şimdi sonsuz güzellikten…

Öyle derin bir evrende yaşayabilirdi ki kör, açmasaydı gözündeki bandajı doktor…

Açtı gözlerini kör… Ve işte şimdi şu andaydı…

Göremiyordu, doğuştan bir lanet vermişti Tanrı ona, dokunuyor, duyumsuyor duyuyor ama göremiyordu… Belki en büyük lanet en güzel şeydi, ama bilmiyordu…

Sonsuz bir düş evreninde istediğine istediğin biçimi verebilirdin, kopkoyu olurdu bir körün yaprakları, gülleri ateş kızılı… Bir ressam çizerdi düşlerindeki bulutu ve bir güzel kadının eli değerdi sürekli tenine düşlerinde…

Kimileri anlatırken ona oturduğu bankın çevresini, havayı, yeşilliklerin rengini, bankın kırık arkalığını, çıkmış çivisini O çok daha derin anlamlar yükleyerek alıyordu beynine, sığdırıyordu tüm güzelleri içine…

Ötüşen kuşların sesini duyduğunu sanıp seviniyor, bir meşeden yapıldığını sandığı bankı iyileştirmeye çabalarcasına okşuyordu…
Üzerinde güzün getirdiği yapraklarla yemyeşil bir bahçe ve kararlı kararsız bir güneş ışığı yayılıyordu çevreye, ona göre… Arkadaşlarına kızıyordu çoğu kez neden değer bilmiyorsunuz diye…

Ve arkadaşları çoğu kez bir şey söylemiyorlardı kırmamak için düşlerindeki imgeleri…
Ve hüzünlü bir gülümseyiş dökülüyordu dudaklarından, körün sandığı gibi pişman bir dudak büküşün tersine…

Ve bir gün haber geldi, o ünlü yabancı hastanelerden birinden…
Açılabilirmiş şimdiye dek kapalı kalan gözler, anlamsız bakacağına çevreye, anlayarak duyarak duyumsayarak bakabilir, bakmaktan öte görebilirmiş gayrı…
Ve toplandı tedavi için gerekli para gidildi o yabancı kente…
Göreceği ilk şeyin bir daha gitmek istemeyeceği bir yer olması ne ilginç bilmiyordu henüz… Ve gördüğü ilk kentin doğduğu kent olmayacağının ayrımındaydı…

Açacaktı gözlerini yabancı bir kentte ve arayacaktı gözleri düşlerinden tanıdık gelen bir iki nesne…

Açtı gözlerini kör… Ve işte şimdi şu andaydı…

Artık kör değildi görüyordu ama gördüklerinin gerçek olduğuna inanamıyordu…
İnanmak istemiyordu… Böyle soluk değildi renkler… Böylesine bulanık, savrulmuş, itilip kakılmış değildi düşlerinde büyüttüğü dünya… Oysa şimdi ne kadar da silinikti her şey…

Düş kırıklığı söylemini ilk, kendisi gibi bir durumda olan birinin söylediğini düşündü… Bundan öte düş kırıklığı mı olurdu… Gördüklerinin bir rüya olmasını diledi Tanrıdan… Oysa değildi…
Tanrıya sürekli yalvardığı, gerçekleşmesi için sabahlara dek dua ettiği bir şey gerçekleşmişti ama gerçek olmamasını istiyordu içten içe…

Arkadaşlarını düşündü sonra, ne kadar da haklıydılar… Kentini görmemek istedi, körler diyarında olmayı ne de istiyordu şimdi…

Güzeli görüp de kötüye boyun eğmek ne de zordu… Gerçeklerden düşlere sığınmayı istiyordu ama neye yarar…

Doktora anlamsız gözlerle baktı, baktı, baktı…

Ve yeniden kapadı gözlerini kör…
Posted by Picasa


Share/Bookmark
posted under |

1 yorum:

azime dedi ki...

söylüyorlar ama yanlış.görmek değil bakmak lazım..görmeye değer ne var?

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
Related Posts with Thumbnails